8 Şubat 2009 Pazar

iyi geceler sevgilim

hiç girmediğin ortamlara onun için giriyorsun;

hayatın boyunca online olarak beş kere gözüktüğün hatta onunla beraberken bile offline olarak girdiğin msn denen zıkkıma sadece o orada diye, hala senin varlığını ufak da olsa hissetsin diye online bağlanıyorsun;

yine bu msn denen zıkkımın dinlediğin şarkıyı gösterme özelliğinden yararlanıp onun sevdiği şarkılardan bir playlist yapıyorsun;

unuttum diyip iki günde bir rüyanda görüyorsun;

hastalıktan geberirken ya da evde kardeşinle şakalaşırken bir anda bir başkasıyla öpüşebilme ihtimali aklına gelince aklını kaybediyorsun;

delikanlılık ve gurur kavramlarının sana attığı son madik olan ayrılığı unutmak için yine aynı kavramlara sarılıyorsun;

hiç olmadığın kadar sessizleşiyorsun, hiç düşünmediğin kadar düşünüyorsun;

onun bu yazıyı asla okuyamayacağını bilerek buraya yazıyorsun, belki bir arkadaşı okur da ona söyler diye düşünüyorsun;

düşünüyorsun, yazıyorsun, bi yerlere girip çıkıyorsun, deliriyorsun, akıllanıyorsun, duruluyorsun, gülüyorsun ama ağlamıyorsun;

aslında köpek gibi ağlıyorsun ama yaş göze gelmesin diye çok uğraşıyorsun;

ve en sonunda anlıyorsun ki ne yırtılan fotoğraflar, ne silinen mesajlar yaramıyor bir işe. unutmak denen şeyin maddi değil manevi bişey olduğunu beynine beynine çakıyor her silinen mesaj, her yırtılan fotoğraf.sen giriyorsun msn denen zıkkıma ama o seni görür görmez çıkıyor. o da gururuna yenik düşüyor diyorsun o zaman. onu demek istiyorsun. yani o da benimle konuşmak istiyor ama gururu el vermiyor diye kapatıyor diyorsun.kendine bir yalan daha söyleyip yatıyorsun yatağa.

duvara dönüp "iyi geceler aşkım" diyorsun.

sonrası sonsuz bir boşluk, sonsuz bir acı.

hani sizin uyku dediğiniz şeyin benim lügatımdaki yeni anlamı...

Hiç yorum yok: